Posta Gazetesi- Artun Ünsal- Tanıdık Çehreler- RESSAM SEMRA ÖZÜMERZİFON YENİ ARAYIŞLAR PEŞİNDE (21 Mayıs 2011)

İlk resim derslerini Arnavutköy Kız Koleji’ndeki resim hocası Seniye Fenmen’den alan, bir süre Necdet Kalay’ın atölyesinde resim çalışan Semra Özümerzifon, “içten gelen” tutkusunun peşinde inatla yoluna devam edecekti. Ağırbaşlı ve alımlıydı. Ancak çok çalışkan bir öğrenci olduğu söylenemez. Kalmadan sınıf geçecek kadar yani…Okul takımında voleybol oynadı. Sınıf arkadaşları Birgül (Özden), Gülru (Paksoy), Candan (Fetvacı)ile yakın dostlukları sürüyor. Koleji bitirdiği 1970 de ABD’de master yapmakta olan erkek arkadaşı ile evlendi. Güzel kızları hemen kaparlar değil mi? ABD’de bir süre kaldıktan sonra İsviçre’ye geçtiler. İki oğulları oldu. İki yılın ardından tekrar Türkiye’ye döndüler. Derken yine İsviçre…Eşi Migros’un genel merkezinde görevliydi. Yıl 1980. Semra Hanım en büyük hayali olan “okullu ressam” olma yolunda artık rahatça ilerleyebilirdi: Cenevre Güzel Sanatlar Akademisi’nde dört yıl resim ve desen eğitimi gördü. İlk kişisel sergisini 1983 de İstanbul’daki Kile Galerisi’nde açtığında ne kadar heyecanlıydı!..1985’te ise bu kez Cenevre’de ilk karma sergiye katıldı. Gerisi gelecekti. Türkiye’de ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde sergilediği resimler ilgi çekmeye başlamıştı. 2003 yılı ona uğurlu geldi: Paris-Versailles’da düzenlenen Uluslararası Modern Sanat Fuarı’nda “Mevleviler” adlı tablosu onur ödülü aldı. “Işık” adlı tablosu da aynı ülkede Ramatuelle Belediyesi Ödülü’ne layık görüldü. 2005 de ise “Tsunamizedelere Ağıt”ıyla Torino’daki Santarita Akademisi’nin uluslararası sanat yarışmasında Jüri Özel Ödülü’nü kazanacaktı.

MEVLEVİLERDEN SONRA BALIK AĞLARI

İstanbul’a döndü. Resim çalışmaları aralıksız sürüyordu. Hala birşeyleri görüp etkilendiğinde içinden geleni yapmak zorunda hissediyor kendini. Ama hoşuna da gidiyor bu. “Yaptığın şeyden mutlu oluyorsan bu seni ileriye götürür. Yeni arayışların devam eder. Yoksa her şey durur. Zaten insan kendini tekrarlarsa, yaptığı resimlerin hiçbir anlamı kalmaz…” O da resme başladığı yıllarda daha çok akademik nitelikte, somut çalışmalar yapıyordu. “Çalgıcılar” serisi, “Yol” serisi gibi…İnsancıl dramlara da duyarsız kalamazdı: “Bosna’nın Göz Yaşları” serisi böyle bir duyarlılığın ürünüydü. Somuttan soyuta yöneliş on yıl sürdü. Sözgelimi “Mevleviler” temasını işlerken figürleri giderek “flulaştı”, semazenlerin renkleri birbirine karıştı tek renk oldu. Semra’ya göre Mevlevi dönüşü bir özgürlük dansıdır; bilincin özgürlüğünün…Bir yandan da fizik kitapları okuyordu. “Tasavvufun fizikle ne alakası var?” demeyin sakın, “Onlar ki zerrede ummanı görürler…” İsviçre’li sanat eleştirmeni Jean Monneret de Semra’nın resmettiği danseden mevlevi dervişlerinde “evrensel ve özsel gerçeği” görecekti. Derviş dönüşü, kozmik enerjiyi, yaradılışın sonsuzluğunu yansıtmıyor muydu? Atom çekirdeğinin etrafında dönen elektronlardan, yıldız ve galaksilere sonsuz bir devinimin?..
Yeniden boğaz kıyılarında dolaşırken bu kez de ağlarını onaran balıkçılar ilgisini çekti. Ağların renk ve dokuları çok etkileyiciydi. “Belki birşeyler yapabilirim” diye düşündü. Ve yepyeni bir heyecenla, bir kenara atılmış balık ağlarından üç boyutlu kompozisyonlar üretmeye başladı atölyesinde. Kimi tablo oldu kimi heykel. Nisan 2011’de Nişantaşı Art Club’da açtığı son sergisini izleyenler, duyarlı bir ressamın balık ağlarından nasıl enstalasyonlar yapabildiğini göreceklerdi. Mevlevilerin ardından başlayan “balıkçı ağ dönemi” kimbilir ne kadar sürecek?

REKLAM SEVMEZ

Semra Özümerzifon ortalıkta pek gözükmeyen, reklam peşinde olmayan, sade davranışlı, ciddi bir ressamdır. Her daim zarif, sakin ve huzurludur. Arkadaş canlısı, iyi bir ev sahibesidir. Vıdı vıdısı yoktur; halinden şikayet etmez, çevresine de rahatlık saçar.Moda deyişle “zor bir insan” hiç değil; “Problemli bohem ressam” karakteri ona öylesine uzaktır ki. En yakınlarıyla ilişkilerinde bile belli bir mesafe ister. Ölçülü kendi içinde tutarlıdır. Gelgelelim, kafasında olan veya hissetmesi önemli bir renk ve dokuyu ararken, çok inatçıdır. Hiç yılmaz, kafasına koyduğunu yapar. Konu resimse, hem çok tutkulu hem de disiplinlidir velhasıl. Dünya dramlarına, doğal afetlere, çevre ve eğitim konularına duyarlıdır ama dişi militan havalarına girmez. Zekeriyaköy’de birkaç dostuyla beraber bir sanat grubu oluşturdular, açık atölye haftasonu yapıyorlar, resim, keçe, seramik,heykel, cam uygulamalarıyla…
Semra’nın da devinimi sürüyor, yeni arayışlar peşinde…Mevlana Hazretleri boşuna dememiş: “Dün dünle beraber gitti cancağızım; bugün yeni şeyler söylemek (yapmak) lazım”…

.